Doğru insanı bulmaya dair inancımız azaldıkça, evlilik ve aşka o kadar uzaktan bakıyoruz. Aslında içten içe birinin çıkagelip tüm hayatımızı değiştirmesini, bizi tekrar aşka inandırmasını istiyoruz. Ama o kişi kafamızda yarattığımız modele uymuyorsa da baştan vazgeçiyoruz. Mücadele etmek istemiyoruz, yorgunuz. Kontrol mekanizmamız yüzünden kaybediyoruz. Aslında olduğumuz gibi davransak da kaybediyoruz bazen. Herkes farklı rollere büründüğünden kimin gerçek olduğunu seçmekte zorlanıyoruz. Yanlış insanlara kendimizi açıp, doğru insanlara ise duvarlar örüyoruz belki. Tüm bunları yaparken farkına varmıyoruz bile. Sebebi geçmiş tecrübeler. Korkak adımlarla ilerliyoruz bu yüzden. Pişmanlık duymamak için hep mantıklı davranmak zorundaymışız gibi kısıtlıyoruz kendimizi ama yine pişman olabiliyoruz. Aşktan uzak değiliz aslında öyle yakınız. Ya birileri küstürmüşya biz inancımızı yitirmişiz; sırf bu sebeplerden uzak duruyoruz. Hem çok istiyor hem de yaklaşmaya korkuyoruz. Sanki biz olduğumuz yerde sayarsak o bizi gelip bulacakmış gibi bir mucize bekliyoruz.

P.S. Bu arada aşık olamamak megalomanlığın bir sonucu olabilir mi?

Merve Kılıç

1 yorum:

Rahime.T.E dedi ki...

Yaşadığımız her hayal kırıklığı aşka karşı duvarlarımızı daha da kalınlaştırıyor aslında megolomanlık falan değil yani olay. Gittiçe daha korkakr oluyoruz aşktan tek sorun bu.